28 Temmuz 2011 Perşembe

Guclu Olmak

Guclu olmak, insan ne zaman guclu olurki, yada niye ne icin guclu olur? Guclu olmak bi surec gerektirirmi? Aslinda İnsan güçlü olmak istediği zaman güçlü olamaz.

Güçlü olmak zorunda kaldığı zaman güçlü olur ve aslında bu tercih edilecek bir birşey de değildir... Güçlü olmak bugünlük birşey değil, yarına da yetmez sonraki günleri de kurtarmaz. Süreklilik gerektirir...

Hayattaki her şey gibi...

Belki sürekliliği sağlamak güçlü olmaktan daha da zordur ve önce güçlü olmayı gerektirir. Sonunda hepsi dönerrr, zorunda kalmaya bağlanır...

Keske her daim guclu olmayi surdurebilsek ne yazikki herzaman guclu olmamiyoruz yani surekliligi saglayamiyoruz. Bazen kale gibi sağlam bazende cılız bir insan oluyoruz.

Keske o guc kalkanimzi hic elimizden dusurmesek hep kale gibi kaglam kalsak ama olmuyor... Hangi guclu insan isterki hayata yenilmeyi koselerde aglamayi...

Belkide beni öldürmeyen şey güçlü kılar hesabı insanın kendini çok güçlü hissetmesi için,her seferinde kendisini sendeleten bir şeyler yaşamış olması lazım.

Belkide aglamakta bir guc gosterisi, belkide hayal kirikligina karsi konulan bir direnc...O yuzden derler ya agla,,, aglamak rahatlatir insani... Aglaki icindeki seni kemiren, seni sendeleyen, seni uzen seyi kus. Kuski rahatla, rahatlaki daha guclu ol !
kizim guclu ol..

gul...

26 Temmuz 2011 Salı

cok ozluyorum

Onu o kadar cok ozluyorumki anlatamam, kimse beni anlamiyo zaten kimseye de anlatamiyorum... Cunku olaya ben gibi bakmiyolar... Bakamiyolar onu kimse ben gibi sevmiyokiii nasil baksinlar... Bir laf vardir burnumun diregi sizliyo diyeee gercekten oylee aklima her gelisinde icimyaniyo...

Spora donuS



Neden spora ara verdim bilmiyorum... aslinda beni bu kadar rahatlatan baska hicbirsey yok... egzersiz yaptigimda o kadar esnek hisediyorumki kendimi ertesi gun daha zinde ve daha mutlu uyaniyorum... Yarin pek zinde uyanamicam o ayri hamlamisim :)

Istanbul sartlari her anlamda etkiliyor insani Istanbulda insanin, kendine ayiracak zamani kalmiyo... Libya da boylemiydi :) Yaklasik 3 yil haftada 3 defa aerobic yapiyodum gerci libya ya ikinci gittigimdede duzgun spor yapamiyodum cunku spordan daha onemli olan, zaman ayirmam gereken mesguliyetim vardi...

Neyse allahtan sadik ve vefali bir hatunum :) Buradaki yani bakudeki spor salonlari cok enteresan genellikle bayan - erkek ayrimi var, bana cok ilginc gelmekle birlikte
bu durum cokta hosuma gidiyor, cunku rahatsin egildinmi kalktinmi bir cift gozun seni izlemedigininden emin olmak kadar rahat birsey yok...Her ne kadar o gozlere takilmayayim desende cok rahatta olamiyosun acikcasi. Isin ilginci cokda rus hatun var Baku de :))

Benim hocamda rus adi Manya 40 li yaslarda ama hic gostermiyo fit hatun gozlerde masmavi cok tatli yaaa... Tek sorun hic anlasamiyoruz o ingilizce bilmiyor bende rusca vucut hareketlerini takip ediyorum... arada bir iki turkce azerice karisimi kelime ile azeri kelimeler ogrenmis surekli bana onlari soyleyop duruyo GOZEL GIZZ YAHSI GIZZ :)) cok tatli ya bende rus hocam icin rusca ogrenicem :))

cok pis aerobic yaparim :)
Yani haftada iki gun rus hocamla dersim var ucrette uygun... her yonden mutluyum yani spor yaparken :)

Ayrilik




Dinle sevgilim bu ayrılık saatidir...Dünya varolalı beri çirkin ve soğuk..
Ergeç içeceğimiz bir ilaç gibi...Tadı dudaklarımızda acımsı buruk...
Bu saatte..gözyaşları,yeminler..Boş bir tesellidir inandığımız...
Perde kapanıyor ve film bitiyor işte..O hiç bitmeyecek sandığımız...
Görüyorsun..konuşacak birşey kalmadı...Sadece bakışlarımızda hüzün...
İşte ayrıldık...bu hiç beklemediğimiz.... O ikiz kardeşi ölümün...
Anlıyorum bir daha görüşemeyecğiz...Bu son buluşmamız seninle...
Yeni bir hayata başlıyacaksın onunla...O yeni sevgilinle...
Anlıyorum artık o öpecek seni...Kulaklarına aşkı o fısıldayacak...
İçinde pişmanlıktan eser kalmayacak...
Sigaranı söndür kalkabiliriz...On adım sonra yollarımız ayrılmalı....
Sakın ağlama ve bir şey söyleme bana...
İnsan ayrılırken bile büyük olmalı...

22 Temmuz 2011 Cuma

Deger

ALINTIDIR...

Vaktiyle bir bilge hoca, yıllarca yanında yetiştirdiği öğrencisinin
seviyesini öğrenmek ister.

Onun eline çok parlak ve gizemli görüntüye sahip iri bir nesne verip:
"Oğlum" der,

"Bunu al, önüne gelen esnafa göster, kaç para verdiklerini sor, en
sonra da kuyumcuya göster.

Hiç kimseye satmadan sadece fiyatlarını ve ne dediklerini öğren, gel
bana bildir.

Öğrenci elindeki ile çevresindeki esnafı gezmeye başlar.

İlk önce bir bakkal dükkanına girer ve "Şunu kaça alırsınız?" diye sorar .

Bakkal parlak bir boncuğa benzettiği nesneyi eline alır; evirir çevirir;

sonra: "Buna bir tek lira veririm. Bizim çocuk oynasın" der.

İkinci olarak bir manifaturacıya gider. O da parlak bir taşa
benzettiği nesneye ancak

bir beş lira vermeye razı olur.

Üçüncü defa bir semerciye gidir: Semerci nesneye şöyle bir bakar, "Bu
der "benim semerlere

iyi süs olur. Bundan "kaş dediğimiz süslerden yaparım. Buna bir on
lira veririm."

En son olarak bir kuyumcuya gider. Kuyumcu öğrencinin elindekini
görünce yerinden fırlar.

"Bu kadar değerli bir pırlantayı, mücevheri nereden buldun?" diye
hayretle bağırır ve hemen ilâve eder.

"Buna kaç lira istiyorsun?" Öğrenci sorar: Siz ne veriyorsunuz?" "Ne
istiyorsan veririm."

Öğrenci, "Hayır veremem." diye taşı almak için uzanınca kuyumcu
yalvarmaya başlar:

"Ne olur bunu bana satın. Dükkânımı, evimi, hatta arsalarımı vereyim."

Öğrenci emanet olduğunu, satmaya yetkili olmadığını, ancak fiyat
öğrenmesini istediklerini

anlatıncaya kadar bir hayli dil döker. Mücevheri alıp kuyumcudan çıkan
öğrencinin kafası karma karışıktır.

Böylesi karışık düşünceler içinde geriye dönmeye başlar. Bir tarafta
elindeki nesneye yüzünü buruşturarak

1 lira verip onu oyuncak olarak görenler, diğer tarafta da mücevher
diye isimlendirip buna sahip olmak için her

şeyini vermeye hazır olan ve hatta yalvaran kişiler..

Bilge hocasının yanına dönen öğrenci, büyük bir şaşkınlık içinde
başından geçen macerasını anlatır.

Bilge sorar: "Bu karşılaştığın durumları izah edebilir misin?"

Öğrenci: "Çok şaşkınım efendim, ne diyeceğimi bilemiyorum, kafam
karmakarışık" diye cevap verir.

Bilge hoca çok kısa cevap verir: "Bir şeyin kıymetini ancak onun
değerini bileni anlar ve onun değeri bilenin yanında kıymetlidir."

''Her insanın hayatında varlığını ve değerini bilen, hisseden, fark eden
kuyumcular mutlaka vardır.

Mesele kuyumcuyu bulmaktadır...''

-----------------------------------------------------------------------------------------------------------




21 Temmuz 2011 Perşembe

Yaposs Artik Ruhsatli bir AVUKAT

Yaposss Tebrikler

Yaprak sonunda resmi bir avukat, hepimiz mutlu mesut ve gururluyuz en cokta annem :)
Her ne kadar topluma degil kendime avukat yetistirdim diye soylensede kiziyla gurur duyuyor...
eeee Nimos bu! hem sever hem de yerden yere vurur, kolay kolay begenmez herseyi.

Yaposs bende seninle gurur duyuyorum ama oncelikle okulu bitirmis olmana cok seviniyorum o donemi atlattin :))))).

Cektigin zor gunler bitti okulun sitresi, kalin kitaplar, bir turlu gecemedigin ceza hukuku dersin :))) sinavlarin, ev arkadaslarinin sacma sapan hareketleri, ogrenciligin yoksullugu, ilgisiz psiko bir sevgilinin sitresi.... vb engelleri astin... Astin ve bitirdin. Ruhsatini bile aldin hepimize hayirli olsun. Ulen azmi aradin beni libyada azmi agladin bu okul bitmez diye :))) bak bitti iste abla sozu dinlemezsinki sen.... Esek sipasi....

------------------------------------------------------------------------------------------------------------------














Carpal Tunnel Sendromu






Nasil oldu bilmiyorum son 3-4 gundur sag bilegimin ic kisminda ve bas parmagimda yogun bir agri yasiyorum,bu agri beni cizim yapamayacak kadar etkiledi.Bugun ogrendimki bu bir hastalikmis adi da ''Carpal Tunnel Sendromu '' genellikle pc basindakiler, agir is yapanlarda ve bilegi ile ani hareket yapan kisilerde olurmus.
Beni cok engelliyor.
Mausu kullanmadan ozellikle scroll u kullanmadan cizim yapamamki.....umarim gecicidir yoksa naneyi yedik... Hayatimi sag elimle kazaniyorum.

'Carpal Tunnel Sendromu :
Koldan gelen bir sinir ve kas bağları el ayasının tabanında, bilek bölgesinde dar bir kanal ya da tünelden geçerek ele ulaşır. Bu dar kanala Karpal Tünel adı verilir, karpal tünelin içinden geçen sinir ise median sinir olarak adlandırılır. Karpal tünel sadece median sinir ve kas bağlarının sığabileceği kadar bir genişliğe sahiptir. Kanal içinde yer kaplayan herhangi bir oluşum ya da şişlik içindeki dokuların sıkışmasına neden olur. Median sinirdeki bu sıkışma sinirin uyardığı bölgelerde uyuşma ve keçelenme şikayetleri ile kendini belli eder. Median sinirin karpal tünelde sıkışması ile ortaya çıkan bu tablo Karpal Tünel Sendromu (KTS) olarak adlandırılır.

Insanlar ne Garip

sona yazayim bari :)